8 Haziran 2010 Salı

Ayrılık

Çok kısa özetini veriyim. Zordu. Çok zordu hem de.

Düşünmeyince kaçamıyor insan aslında çoğu şeyden. Kaçtığını zannediyor. Küçücük bir odadasın. Kapılar kilitli. Ayrılıktan kaçıyorsun. O sana dokunmuyor ama, biliyorsun; aynı odada olmanız yeterli.

Sevdicekle başladı her şey.

İki yıla yuvarlaması çok kolay olucak kadar ay geçirdiğim insanla. Hayatımı paylaştığım, hayatını paylaştığım güzel kızla başladı ayrılık sancısı. Onun sesini duyamama ihtimali üstelik bu kadar çok alıştıktan sonra, bu kadar çok sevdikten sonra; ürküttü bünyemi. Kabuğuma çekilmedim, ben kabuk oldum günlerce. Ama bir yerlerde kabulleniyor insan, ayrılıkla aynı odada olduğunu. Sonra hayallere vuruyor insan kendini, hayallerini de geleceğe pek tabi. Sırf kavuşabilmek için ayrılıyor gibi hissediyor erkekle kadın; gözleri parlıyor ufak bir an. Uzun bir an. Kısa bir an. Gözyaşının yan etkisini yediriyoruz birbirimize sevinç diye. İçi sıkılıyor insanın.

Yok, tahmin ettiğin gibi değil. Topraklardan uzaklaşışımda el sallayamadı bu hikayenin kahramanı. Ama ondan uzak, daha da uzaklaşacağımı bilerek yaşadığım günler, eziyetti. Hayat işgencesini darbelerden önce yapıyor insanoğlunun aksine.

"Nasıl yurt dışına gidilir" tecrübesi insanın doğuşundan geliyor galiba. Öyleymişcesine günler geçirdim gitmeden önce. Yıllar boyunca yanlarında olamadığım, ve bu yüzden hep bir yarımın eksik kaldığı ailemleydim son demlerde. Düşünmek zorunda kalıcak kadar yalnız, üzülemicek kadar kadar kalabalıktım. Annemin, babamın bir gözü ağlarken, diğer gözü gülüyor numarası yapıyordu. Yemiyordum. Kimse yemiyordu. Herkesin içi buruktu. Kardeşim benim bir kaç aydır yaptığımı bana karşı yapıyordu, sanki hiç gitmeyecek, hep onun olabilecek gibi davranıyordu bana. Gece yatarken sarıldığında, beni öptüğünde itiraf ediyordu vücudu hüznü. Aldırmadık. Anneannem hiç de mecazi olmayan yaralı kalbiyle bekliyodu gidiceğim sabahı, dedemse gurur duyacağı gerçekleri elde etmenin heyecanıyla.

Zaman herkesten kuvvetli değil mi, bu konuda hiç birimizin bir şüphesi yok. Geçti hiçbir afili cümleye aldırmadan o da. Sabah geldiğinde, tinsel yalnızlığın bütün varlığıma hücum edeceği gerçeği yanında yeni gerçeklerle vurdu yüzüme. Onlara ulaşamayacaktım. Birine bir şey olsa gitme şansım yoktu. Güzel kız'la arama okyanus giricekti. Babamla gurur duyamayacaktım aramızda onbinlerce kilometre varken, annemin sevgisiyle dolmucaktı yüreğim onun sesini duyamazken, ve Arda mutlu edemeyecekti beni, benimle konuşmazken.

Bütün bunların hepsini düşündüm. Evet, bu kadar güçsüzüm. Evet, bu kadar bağımlıyım esasında sevgiye. Vücuduma bağlı bütün ağırlıkların farkına vardım giderken. Benim gibi adamlara kolay olmayacak gitmek. Hiç bir zaman olmayacak. 7 yıldır her sene onlarca kez ayrıldım sevdiklerimden. Ve hala bu kadar korkuyorum gitmelerden. Hala zerre emin değilim dönebileceğime, hala dönmemek fikri vuku bulmadı zihnimde.

Ağladım bebeler gibi. Baya, zırıl zırıl hıçkıra kıçkıra ağladım. Üç ay ulan altı üstü, geri dönücem, hiç kimse beni unutmucak, ben kimseyi unutmucam, kendim için güzel bir şey yapıp dönücem. Hepsi bu yani olan bitenin de. Yok ama, ben ağladım. Çok yorgunum vedalardan. Çok sıkılıyorum uzaklaşmaktan.

Zordu ayrılık. Epey zordu anlıcağın.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder